“En büyük eserim” dediği Cumhuriyeti gençliğe emanet eden Atatürk, Cumhuriyetin sahiplenilmesinde, korunmasında, ilke ve devrimlerinin gelecek kuşaklara aktarılmasında gençlere duyduğu güveni “bütün umudum gençliktedir” sözüyle dile getirmiştir.
Atatürk, altı yüz yıllık saltanatın ardından cumhuriyet ile gerçekleşen devrim yasalarının en çok gençlik tarafından sahiplenilmesini arzu etmiş ve bunu“Ey yükselen yeni kuşak! Gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve devam ettirecek sizsiniz” sözüyle vurgulamıştır.
Milli mücadelenin tüm süreçlerini kaleme aldığı Nutuk’un sonunda geçliğe hitabeye yer veren Atatürk “Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir” sözüyle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olarak, geçmişte yaşanılan sıkıntıların ve sorunların bir daha yaşanmaması için Türk gençliğine öncelikli vazifesinin Türkiye Cumhuriyeti’nin muhafaza ve müdafaa etmek olması gerektiğinin altını çizmiştir.
Milli mücadeleyi başlatmak için 38 yaşında Samsun’a çıkan, 39 yaşında milli mücadelenin karargâhı olan Büyük Millet Meclisi’ni açan, 42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, 44 yaşında kıyafet, 48 yaşında harf devrimlerini gerçekleştiren Atatürk, gençliğe duyduğu güveni ve verdiği önemi farklı zamanlarda gençlikle ilgili söylediği sözlerle tarihe not düşmüştür.
Atatürk, Türk milletinin karakter yapısına en uygun yönetim biçiminin cumhuriyet olduğunu biliyor ve cumhuriyet rejiminin sonsuza dek yaşaması gerektiğini vurguluyor ve bunun da cumhuriyetin her daim genç kalabilmesiyle mümkün olabileceğini ifade ediyordu. Bu bağlamda Atatürk, gençliğin gücünü, kararlılığını, tarihsel geçmişini ve geleceğe nasıl yön verebileceğini öngörmüştü. Büyük öngörüsüyle Atatürk’ün günümüz koşullarında dahi nasıl önemli ve doğru kararlar verdiğini yaşadığımız sorunlarda bir kez daha görüyoruz.
Aradan geçen zamana rağmen Atatürk’ün sözleri hala yol göstericimiz olmaya devam ediyor.
Cumhuriyetin ilk yüz yılında gençlik, cumhuriyetin fırsat eşitliği sayesinde ülke yönetiminden toplumsal hayata kadar her alanda söz sahibi olabildi. Laik eğitim anlayışı sayesinde konusunda uzman, liyakatli kadrolar yetişerek genç cumhuriyete güç verdi, güç vermeye de devam ediyor. Millet egemenliğine dayalı demokrasi anlayışı toplumun her katmanında ciddi karşılık buldu. Millet egemenliğinin üzerinde hiçbir gücün ve kuvvetin olmadığı ve olamayacağı birçok zorlu sürecin sonunda anlaşıldı.
Geride bıraktığımız yüz yılda gençlik siyasal ve sosyal onlarca sorunla da karşı karşıya da kaldı. Geride kalan yüz yılda her kuşak kendi zaman diliminde farklı sorunlarla karşılaştı. Bugün hala gençlerin istihdamdan eğitime, ekonomiden sosyal yaşama kadar birçok alanda, onlarca sorunla karşı karşıya kaldığını biliyoruz. Ancak Atatürk’ün açtığı yolda yürüyen, cumhuriyet değerlerine, demokrasiye, laikliğe ve hukuka bağlı gençler tüm bu sorunları akıl, bilim ve eğitimle çözüleceğini biliyor ve cumhuriyetin ikinci yüz yılına bu umutla hazırlanıyor.
Cumhuriyet Gazetesi’nin 1 Nisan 1937 tarihli baskısında yer alan haberde 27 Mart 1927 akşamı Atatürk, Ankara halkevinde Başkentte öğrenim gören Bursalı öğrencilerle Uludağ gecesinde bir araya gelmiştir.
Atatürk’ün o gecede gençlere şu sözleri sarf etmiştir;
“Sizler, yani yeni Türkiye’nin genç evlâtları, yorulsanız bile beni takip edeceksiniz. Ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk gençliği amaca, bizim yüksek idealimize, durmadan yorulmadan yürüyecektir. Biz de bunu görmekle mutlu olacağız”
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün açtığı yolda, gösterdiği hedefe, durmadan, yorulmadan yürüyen gençlerle cumhuriyetimizin ikinci yüz yılı umut ve heyecanla başlayacaktır…
Misafir Kalem: Deniz Kılıç
