Ana Sayfa Gündem 16 Kasım 2016 2092 Görüntüleme

15 Kasım Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşu kutlu olsun

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (kısaca KKTC) veya Kuzey Kıbrıs,Akdeniz’de bulunan en büyük üçüncü ada ve Anadolu yarımadasının 65 km güneyindeki Kıbrıs adasının kuzey kısmında yer alan de facto bağımsız devlet. Bağımsızlığı Türkiye dışında hiçbir ülke tarafından tanınmamaktadır. Bugün birçok devlet, Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlar tarafından adanın sadece güneyini kontrol altında tutan Kıbrıs Rum Yönetimi toprakları içerisinde kabul edilmekte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise de facto olarak nitelendirilmektedir. Birleşmiş Milletler  ve Avrupa Konseyi’ne göre, Türkiye’nin işgali altındadır.
Bağımsızlık ilanından bu yana Türkiye tarafından ekonomik, siyasi ve askerî olarak desteklenmektedir. Türkiye’de “Yavru vatan”, “Yeşilada” ya da “Cennet Ada”  diye de bilinir.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, kendisine uygulanan ambargolardan dolayı ekonomik olarak Türkiye’ye bağımlı hale gelmiştir. 2010 yılı itibarıyla 2.66 milyar TL olan devlet bütçesinin %32.6’sını Türkiye’nin ekonomik yardımları oluşturur. Buna karşın 2001 yılından itibaren ekonomide hızlı bir büyüme yaşanmış; ancak ülke 2000’li yılların sonlarından itibaren ekonomik sıkıntılar yaşamaya başlamıştır.
TARİHİ
Tarihi boyunca birçok ulusun egemenliği altına giren Kıbrıs MÖ 1500 yılı civarında Antik Mısırın, MÖ 1320 yılı civarında Hititin ve MÖ 1200’li yıllarında tekrar Mısırın, MÖ 1000 yılı civarından Fenikelilerin ve MÖ 709’da Asurluların egemenliği altına girdi.
MÖ 669’da bağımsızlığını kazandıysa da tekrar Mısır firavunu Amasis tarafından alındı. MÖ 545’te Pers Ahameniş İmparatorluğu’na geçti ve MÖ 333’te İssus Muharebesinde Persleri yenen Büyük İskender’in egemenliği altında özerklik tanındı.
Bu tarihten sonra adada Yunan kültürü önem kazandı. MÖ 58 yılında ada Roma İmparatorluğunun bir vilayeti haline geldi ve 350 sene boyunca Roma İmparatorluğu kontrolünde kaldı. 395’te, Bizans İmparatorluğu’nun bir parçası olan adada halk Putperestlikten yavaş yavaş Ortodoksluk mezhebine geçti.
1191 yılında Aslan Yürekli Richard Üçüncü Haçlı Seferi sırasında adaya yerleşti ve daha sonra adayı Tapınak Şövalyeleri’ne sattı. 1192 yılında adayı satın alan Guy de Lusignan ve soyu 1489’da Venediklilerin adayı alışına kadar Kıbrıs’ı kontrol ettiler.
Osmanlı dönemi
Fetihden önce Kıbrıs, Doğu Akdeniz’deki Osmanlı Devleti’ne ait gemilerine akın yapan Hristiyan korsanlarının sığınağı haline gelmiştir. Bu korsanlar genellikle deniz ticaret gemilerine ve hacca giden yolculara saldırarak buradaki yol güvenliğini yok etmektedir. Bu gibi nedenlerden dolayı Kıbrıs’ın alınması gerekli görülmüştür.
Kıbrıs, II. Selim’in hükümdarlığı esnasında, Lala Mustafa Paşa komutasındaki ordu ve Piyale Paşa komutasındaki donanma tarafından,[16] 1 Temmuz 1570’de başlayıp, 1 Ağustos 1571’de Mağusa’nın fethedilmesiyle Osmanlı idaresine girdi. Kıbrıs’ın fethiyle Osmanlı Devleti, Doğu Akdeniz’e tamamen hâkim olmuştur.
15 Eylül 1570 tarihinde Lala Mustafa Paşa, tören ile Lefkoşa şehrine girmiştir. Kıbrıs fethedildiği tarihte adada çok az sayıda Ortodoks Rum vardı. Çünkü Venedikliler Katolik idi ve Ortodoks Kilisesi’ne yaşama hakkı tanımıyordu. Osmanlı Devleti Ortodokslara serbestçe kilise kurma ve gelişme imkânı sağladı. Böylece adada Ortodoks Kilisesi gelişti ve Katolik Kilisesi etkinliğini kaybetti.
1571 yılında Kıbrıs’ta yapılmış bulunan nüfus sayımında yerli halkın nüfusu 150.000’dir. Burada bulunan Türk askeri ise 30.000 kadardır. Fethin ardından Karaman’dan adaya göç ettirilen Türkler, adanın ilk Türk sakinleridir. Bugün adada yaşayan Kıbrıs Türkleri’nin (Kıbrıs Harekâtı’ndan sonra Türkiye Cumhuriyeti’nden gelenler hariç) soyu bu Osmanlı idaresinde adaya gönderilen Türklerden gelmektedir.
Birleşik Krallık dönemi
93 Harbi’nde Rusya İmparatorluğu karşısında yenilen Osmanlı, Ruslara karşı fazla ödün vermemek amacıyla, Birleşik Krallığın isteği üzerine ada 92.799 sterline kiralanmıştır. Osmanlı mülkiyeti devam ediyor sayılmakla birlikte, yönetim tamamen Birleşik Krallık’a geçti. Birleşik Krallık adayı “Komiser” diye tabir ettiği yüksek rütbeli yöneticilerle idare etmiştir. 1914’te başlayan I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Birleşik Krallık karşısındaki Almanya’nın yanında savaşa girmesi üzerine Birleşik Krallık adayı ilhak edip adaya vali tayin etti. 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması’nın 21. Maddesi gereğince, Birleşik Krallığa ilhakı tanındı. 1925 yılında Kıbrıs kraliyet kolonisi olarak ilan edildi ve adaya ilk Türkiye Cumhuriyeti konsolosu atandı.
Ekim 1931’de itibaren Rumlar Enosis isteğiyle ayaklandı, Rumlar’ın Birleşik Krallık yönetimine karşı ayaklanması sonucu Birleşik Krallık’ın politikası sertleşti. Yunan ve Türk tarihinin okutulması, iki ülkenin bayraklarının kullanılması ve Yunan ya da Türk ulusal kahramanlarının resimlerinin sergilenmesi yasaklandı. Türk topluluğu Enosis’e karşı olduğunu açıkladı. 1943 yılında Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK) kuruldu. Fakat KATAK’ın faaliyetini yetersiz bulan Fazıl Küçük KATAK’tan ayrılmış ve 23 Nisan 1944’te Kıbrıs Millî Türk Halk Partisi (KMTHP)’ni kurmuştur.
II. Dünya Savaşı’nın ardından kolonilerin tasfiyesi eğilimi yaygınlaşınca, 18 Ekim 1950’de Kıbrıs Rum Ortodoks liderliğine III. Makarios seçilmiştir. Yunanistan Hükûmeti 1954’de Birleşmiş Milletler’e ulusların kendi kaderlerini tayin haklarının (Self-determinasyon) Kıbrıs için de uygulanması yolunda başvuruda bulundu. Türkiye’nin karşı çıktığı bu istek Birleşmiş Milletler’ce reddedildi.
EOKA 1 Nisan 1955’de adada faaliyete geçti. Rumlar arasında Enosisçi-Anti Enosisçi çatışması başladı. Türkiye ilk kez sorunda taraf olmayı kabul etti[kaynak belirtilmeli] ve 29 Ağustos’ta Londra’da Birleşik Krallık ve Yunanistan’ın katıldığı toplantıda, Türkiye de temsil edildi. 15 Kasım 1957’de Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) kuruldu. 1958 yılında gündeme gelenMacMillan Planı’na göre Kıbrıs’ın İngiliz Milletler Topluluğu içinde kalmasına ama Türkiye ve Yunanistan’la da bağlara sahip olmasına karar verildi.
1960’dan 1974’e
1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinde her iki toplum da nüfuslarına göre her kurumda yeterli temsil hakkına sahipti. Fakat Kıbrıs Cumhuriyeti cumhurbaşkanı III. Makarios 30 Kasım 1963’de 13 maddeden oluşan anayasa değişikliği önerilerini sundu. Bunlar arasında anayasanın değişmez maddeleri, Kıbrıs Türk’ü olan Başkan Yardımcısının veto hakkının ortadan kaldırılması, Temsilciler Meclisinde ayrı çoğunluklar ilkesinin ortadan kaldırılarak kararların basit çoğunlukla alınması, ayrı belediyelerin ortadan kaldırılması gibi maddeler de bulunmaktaydı.
ABD Başkanı Kennedy, Makarios’a bundan vazgeçmesini önerdi ve Türkiye değişiklikleri kabul etmeyeceğini bildirdi. Kıbrıs Türkleri’nin de reddi üzerine Kıbrıs Rumları, 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerine karşı ada çapında katliam başlattı. 21 Nisan 1966 tarihli Patris gazetesinde yayınlanan Akritas Planına göre Türk halkı sindirilerek ada Yunanistan’a bağlanacaktı.
1967’de Rum saldırıları tekrar başladı. Yunanistan Ordusu’nun 15 bin askeri, gayri resmî olarak adaya yerleştirildi. Türklere karşı sürdürülen sindirme politikasının durdurulması için Türkiye ve Yunanistan başbakanları arasında düzenlenen toplantı bir sonuç vermeyince, Türkiye askerî müdahalede bulunacağını açıkladı.
TBMM hükûmete müdahale yetkisi verdi. Türk uçakları Kıbrıs üzerinde uçmaya başladı. Donanma ve çıkarma birlikleri harekete geçti. ABD’nin arabuluculuğuyla Yunanistan birliklerinin geri çekilmesi sağlanınca, Türkiye harekâtı durdurdu. Yunanistan’ın askerleri üç Türk köyünden geri çekilirken arkalarında 24 ölü bıraktılar. 1964’ten beri Türkiye’de bulunan Rauf Denktaş gizlice adaya gitti. Denktaş, Yunanlarca tutuklandı ama Türkiye ve ABD’nin itirazı üzerine iade edildi.
1970’li yılların başlarında Yunanistan’ı kontrol eden askerî cunta yönetimi, II. Makarios’un tutumları ve enosisin yolunda ilerleme olmamasından dolayı memnun değildi. Cunta, 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Ulusal Muhafız Birliği’ne bu birliğin komutanının görevinden alınmasını ve adanın kontrolünü Yunan subayların bulunduğu bu birliğin almasını istedi. Birlik aynı gün Lefkoşa’daki Başkanlık Sarayı’nı bastı ve II. Makarios görevden alındı. Nikos Sampson yeni hükûmetin devlet başkanı olduğu dünyaya ilan edildi. Her ne kadar milliyetçi Rumlar tarafından darbe yapılsa da Yunanistan ile birleşmedi, Kıbrıs’ın bağımsızlığı devam etti ve bağımlı bir yönetim olmadı. Türkiye Cumhuriyeti, gerçekleştirilen darbe nedeniyle Zürih ve Londra Antlaşması’nın IV. maddesine istinaden gerçekleştirdiğini savunarak 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs’a karadan ve havadan harekât başlattı. Türk birlikleri, adaya indikten kısa bir süre sonra adanın büyük şehirlerinden bir olan Girne’ye girdi. Başkent Lefkoşa’ya doğru ilerlemeye başladı. 22 Temmuz’da taarruz sonucunda Türk birlikleri önce Girne’ye girdi, daha sonra da başkent Lefkoşa’ya yöneldi. Ateşkes başlamadan Girne-Lefkoşa hattı birleşti.
Geçici ateşkes ilan edildiyse de Rum birliklerinin bu ateşkes kurallarına uymaması sonucu 13 Ağustos’ta Türk birlikleri tekrar ilerlemeye başladı. Türk birlikleri 14 Ağustos’ta başkent Lefkoşa’ya, 15 Ağustos’ta Lefke ve Mağusa’ya girdi. Uluslararası baskılar sonucunda ateşkes ilan edildi ve adanın %37’si Türkler’in kontrolüne geçti. 170.000 civarındaki Kıbrıslı Rum[43] kuzeyde bulunan evlerinden göç ettirildi, 50.000 Kıbrıslı Türk ve daha sonrada Türkiye’nin teşviki[42] ile Türkiye’den gelen göçmenler ise bu evlere yerleştirildi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanı
Kıbrıs Harekâtı sonrasında 1976’da Kıbrıs Türk Federe Devleti kurulmuştur.
15 Kasım 1983’de Kıbrıs Türk Federe Devleti meclisi Self-determinasyon hakkını kullanarak oybirliği ile aldığı bir kararla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ilan etmiştir.KKTC’nin kuruluş bildirgesini kurucu cumhurbaşkanı Rauf Denktaş okudu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulması,Kıbrıs Cumhuriyeti, Yunanistan’ın ve pek çok devletlerin yanı sıra Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin de tepkisini çekti.
Güvenlik Konseyi, 18 Kasım’da aldığı bir kararla bağımsızlık kararını kınadı. 13 Mayıs 1984’te de Güvenlik Konseyi 550 sayılı kararı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanını ayrılıkçı bir hareket olarak tanımladı.
Görüşmeler ve Çözüm Arayışları
Kıbrıs Sorunu, dünyanın gündemine girdiğinden beri başta Birleşmiş Milletler bünyesindeki çalışmalar olmak üzere adanın birleştirilmesi gayesi ile birçok faaliyet yürütülmüştür. Fakat bunlardan bir sonuç alınmamıştır. Bunlardan biri olan 2004Annan Planı referandumu da Kıbrıslı Türklerin “kabulü” ve Rumların “hayırı” ile gerçekleşmemiştir. 1 Mayıs 2004’te Kıbrıs Cumhuriyeti tüm adayı temsilen Avrupa Birliği’ne girmişlerdir.

Etiketler:

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Tema Tasarım | Osgaka.com