14 Kasım 2021 Pazar günü, saat:14:00’da, Emekliler Sendikası Trakya Bölge Baştemsilcisi Erdinç Aslan’ın toplantıya çağrı talebi doğrultusunda ve kendisinin Başkanlığında, Babaeski Şubesinin ev sahipliğini yaptığı, Trakya Bölgesi Genişletilmiş Başkanlar Kurulu Toplantısı yapıldı.
Babaeski Emekliler Sendikası Şube Başkanı Mehtap Çakır şunları ifade etti;
“Toplantıya Marmara Bölge Baştemsilcisi, Trakya Bölge Temsilcimiz, Kırklareli, Edirne, Tekirdağ Şube Başkanları ve Yönetim Kurulları, Denetim Kurulları, Disiplin Kurulları Üyeleri ile Katranca Köyü Temsilciliği katılmış olup, Bölge adına son derece verimli, birleştirici, EMEKLİ-SEN kardeşliğini pekiştiren bir toplantı olmuştur.
Trakya olarak yaptıklarımızı, yapacaklarımızı, Örgütümüzden taleplerimizi açık yüreklilikle dile getirdiğimiz ve bu anlamda önem verdiğimiz bu toplantıya katılan herkese ayrı ayrı teşekkür ederim.” Dedi
Toplantı sonrası Emekliler Saat: 17:00’da Adil Onat Caddesine yürüyerek Adil Onat Caddesinde Emekliler Sendikası Babaeski Şube Başkanı Mehtap Çakır basın açıklamasını gerçekleştirdi.
Disk/Emekli Sen Trakya Şubeleri olarak Babaeski’de zamları ve hayat pahalılığını protesto için;
“GEÇİNEMİYORUZ, ZAMLARA HAYIR” Konulu kamuoyu ve basın açıklamamızı 14 Kasım 2021 Pazar günü, Belediye Arkası, Adil Onat Caddesi, Havuzbaşı’nda, halkımızın, üyelerimizin, STK’ların, Parti Örgütlerinin katılımı ile kitlesel olarak gerçekleştirdik.
Katılarak destek veren, yanımızda olan herkese ayrı ayrı teşekkür ederiz.
DİSK/EMEKLİ-SEN BABAESKİ ŞUBESİ
Başkan Çakır yaptığı açıklamasında şunları ifade etti;
“Değerli Halkımız, Saygıdeğer Kamuoyu:
Bizler Türkiye emeklilerinin sesi, on yıllardır emekli haklarının tanınması mücadelesinde bayrağı omuzlamış DİSK Emekliler Sendikası’yız. Kurulduğu günden bu yana hakkında defalarca kapatılma kararı alınan ve fakat daha büyük bir örgütlülük ve kararlılıkla tekrar yola çıkan Sendikamızın kapatılma kararı geçtiğimiz ay bir kez daha temyiz yolu açık olmak üzere onandı.
Bugün üç asır öncesine geri dönüşün provası niteliğindeki bu kararı verenler; Avrupa Sosyal Şartı’nı, Avrupa Konseyi Sosyal Haklar Avrupa Komitesi ve İLO Sendika Özgürlüğü Komitesi’nin kararlarını, Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı’nı, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni çiğnediler. Yetmedi; uluslararası sözleşmelerin hükümleri ile kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi durumunda uluslararası sözleşme hükümlerinin uygulanacağını hükme bağlayan Anayasamızın 90. maddesini de çiğnediler.
Onlar sendikamızın kapatılmasıyla uğraşırken veriler ülkemizde işçi, emekçi, emeklilerin ekonomik ve sosyal koşullarının her geçen gün kötüye gittiğini gözler önüne seriyor:
Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri içinde asgari ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu ülke konumundayken 3,5 milyon işçi asgari ücrete dahi erişemiyor. Ortalama ücretler asgari ücretten daha az artıyor ve giderek daha fazla işçi asgari ücrete yakın düzeylerde ücretlerle çalışmak zorunda kalıyor. Türkiye’de asgari ücret, ortalama ücrete dönüşüyor. Diğer bir deyişle bugün Türkiye’de kişi başına gelir, en alt ücret seviyesine iniyor.
Nüfusun 13,5 milyonunu oluşturan emekliler ve hak sahipleri, işçilerden sonra ülkenin en büyük toplumsal grubu konumunda. Diğer bir deyişle, ülkede yaklaşık her 7 kişiden birisi emekli veya hak sahibi.
Ancak emekli aylıkları 19 yıl boyunca kişi başına düşen gayri safi yurtiçi hasıla artışının altında kaldı. Diğer bir deyişle emekliler her yıl biraz daha yoksullaşıyor.
Özellikle 2008’de reform adı altında yapılan düzenlemelerle emekli aylık bağlama oranları düşürülmüş ve emekliye milli gelir artışından verilen pay ortadan kaldırılmıştır. Emekli aylıkları alt sınırı kaldırılmış ve emekli aylık artışlarının enflasyona endekslenmesi sonucu emeklilerin eline geçen aylıklar giderek erimeye başlamıştır.
Geçtiğimiz ay açıklanan verilere göre 4 kişilik ailenin açlık sınırı 3 bin 93, yoksulluk sınırı 10 bin 76 lira iken hem asgari ücret ve hem de ortalama emekli aylıkları, yoksulluk sınırını bir kenara bırakın; açlık sınırının altında kalmış durumda. Diğer bir deyişle emekliler açlık sınırının altında, en alt ücret seviyesinden de aşağıda maaşlarla yaşam mücadelesi veriyor.
“Memura, işçiye, emekliye müjde” manşetleriyle çıkan haberler, TÜİK’in dört işleme takla attırarak açıkladığı “resmi enflasyon” rakamları şöyle dursun, asgari ücretlinin geçen seneki kadar sebze alabilmesi için ücretinin 3.150 lira, salatalık alabilmesi için ücretinin 5.314 lira olması gerektiği, gerçek enflasyonu ve gerçek enflasyon karşısında eriyen ücretleri gözler önüne seriyor.
6 milyona yakın SSK emeklisinin aylık ücreti 2.206 lira, 3 milyona yakın Bağ-Kur emeklisinin ortalama aylık ücreti 1.684 lira ve 3 milyona yakın memur emeklisinin ortalama aylıkları 2.735 lira. Bugün ülkemizde 6 milyon emekli, ikinci bir işte çalışmakta ya da iş aramakta. Bugün Türkiye’de emeklilerin yüzde 70’i asgari ücretin dahi altında maaş alıyor. Diğer bir deyişle, işçi, bağkur ya da memur emeklisi fark etmeksizin emeklinin aldığı maaş zammı; bırakalım refah düzeyinin artmasını, bir günlük market alışverişini dahi karşılayamıyor.
BU KARA TABLO KARŞISINDA NE YAPMALI?
Emekli aylıkları insan onuruna yaraşır yaşam koşullarına uygun hale getirilmelidir.
Emekli aylıklarının alt sınırı asgari ücretle eşitlenerek en az asgari ücrete uyumlu bir biçimde artış sağlanmalıdır.
Aynı koşullarda emekli olanların aylıkları arasındaki uçurum; acilen bir intibak yasası hayata geçirilerek, kapatılmalıdır.
Emekli aylıkları iyileştirilmeli; aylık bağlanma oranları eski düzeye çekilmeli, güncelleme katsayısında milli gelir artışının tümü dikkate alınmalıdır.
Emeklilikte yaşa takılanlar adı altında yaratılan sorun çözülmelidir.
Temel gıda ve tüketim mallarına yapılan zamların önüne geçilmelidir.
Sağlıkta katkı payı kaldırılmalı, başta emekliler olmak üzere tüm toplum nitelikli, kamusal sağlık hizmetinden ücretsiz şekilde faydalanmalıdır.
Emekli aylıklarının belirlenmesinde hükümet, emekli sendikalarıyla müzakere etmelidir.
Emeklilerin sendikal haklarını kullanmasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Emeklilerin toplu sözleşmeli sendikal örgütlenmesi önündeki engellerin kaldırılması yönünde yasal düzenlemeler acilen hayata geçirilmelidir.
Tüm bu haklı taleplerimiz için ülkemizdeki 13,5 milyon emekli ve hak sahibini, DİSK-Emekliler Sendikası’nda örgütlenmeye, mücadelemize ses olmaya çağırıyoruz.
Ve bu meydandan bir kez daha sesleniyoruz:
İktidar 13,5 milyon emekliye topyekûn saldırırken; emekliler iktidara direniş olmaya devam edecek, bu iktidarı meydanlarda da sandıkta da yenecek!
Sadaka Değil, Hakkımızı İstiyoruz
Demokrasi Mücadelesinden Emekli Olmayacağız
Yaşasın Disk!
Yaşasın EMEKLİ-SEN!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!
Diyor ve bu ülkede kadın olmaktan da bahsetmek istiyoruz.
Bu ülkede her güne en az bir kadın cinayeti denk geliyor. Her gün en az bir kadın öldürülüyor.
Daha geçen hafta Lüleburgaz Belediyesi personeli bir kız kardeşimizi, İlknur Gökay Tuncel’i, bir erkek tarafından canice katlesilmesi sonucunda kaybettik.
Bu ülkede, İlknur Gökay Tuncel kardeşimiz gibi, işinizden çıkıp evinize giderken, hasta ruhlu, psikopat bir kişi tarafından bıçaklanarak öldürülebilirsiniz.
Bu kadar kolaydır bu ülkede, kadın olup da nefesinin kesilmesi..
Ülkemizde son 20 yıldır yaşanan kadın cinayetleri politiktir, kadınlarımız defalarca şikayetçi olup, koruma istedikleri halde devletin kurumları tarafından korunmamışlar, göz göre göre şiddete ve ölüme terk edilmişlerdir.
Bu cinayetler, münferit olaylar olarak değerlendirilip olağan hale getirilmeye çalışılmaktadır.
Eşi tarafından şiddete maruz kalana müdahale edenler cezaevine gönderilirken, bu cani ruhlar ceza almak şöyle dursun yine toplum içine karışması sağlanarak cesaretlendirilmektedir.
Yine İktidar sahiplerinin politikaları sonucu, İkinci sınıf vatandaş yerine konulan kadınlarımızın koruma kalkanı olan İstanbul Sözleşmesi iptal edilerek kadınların yaşam haklarına darbe vurulmak istenmektedir.
Bu nedenle dedik, diyoruz, diyeceğiz; KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR ve siyasiler bu ölümlerin teşvikçisi, tetikçisidir.
İlknur Gökay Tuncel Kardeşimizin ve öldürülen, şiddet gören tüm kadınlarımızın acısını yüreğimizde hissettiğimizi bir kez daha buradan haykırıyoruz. Katillerin en ağır cezalar ile cezalandırılmasını istiyor ve böyle bir adalet sistemini ülkemiz için diliyoruz.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ YAŞATIR. KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR.