Ana Sayfa Gündem 29 Nisan 2021 841 Görüntüleme

ALPULLU SEL İLE HEP MÜCADELE ETMİŞ

Hüner Şencan imzası ile “Alpullu Havası Suyu Yeşili” adlı internet sitesinde, Alpullu ve Trakya ‘ nın, sel felaketlerine yönelik tarihçesine ışık tutuluyor. Bu bilgi ve haber geçmişine bakıldığında; sel felaketinin, Alpullu ve Trakya ‘ ya hiç te yabancı olmadığı dikkati çekiyor…

 

Tarih boyunca karların ani erimesi ve sağanak halinde yağan şiddetli yağmurlar Ergene Nehri’ni çıldırtır, onu deli-dumrul yaparmış. Bu yüzden Ergene’nin bir diğer adı “Kanlı Azmak” tır. Veya sadece “Azmak”…

 

Şenol Goncagül

Özel Haber

 

İşte o siteden, sel felaketleriyle ilgili tarihe ışık tutan örnek ve önemli bir çalışmanın yansımaları;

ÖNEMLİ FELAKETLER YAŞANMIŞ

“Ergene, çukur bir bölge olan Trakya havzasında akan, bahar aylarında eriyen karlar ve yağan yağmurlar nedeniyle kabına sığmayarak her zaman taşan bir nehir… Tarih boyunca dağlardan, tepelerden kontrolsüz gelen azgın suların konusu olmuş. Eski insanlar taşkınların zarar vermesini önlemek için su yolunun çevresinde küçük ormanlar, korular oluşturmaya çalışmışlar. 1850’li yıllardan sonra savaşlar ve göçler nedeniyle Ergene boyundaki ağaçlar kesilmiş, korular bozulmaya başlanmış. Bu nedenle XX. Yüzyılın başından itibaren sellerin etkileri daha şiddetli hissedilir olmuş.

Kaynaklarda iki büyük selden ve yağış afetinden söz ediliyor. Birincisi 1800’lü yılların ikinci yarısında gerçekleşmiş. Tarih verilmiyor… İkincisi ise 14-15 Şubat 1956 tarihinde…

ALPULLU İÇİN SELLER ÖNEMLİ

Alpullu’nun geçmişi, bir anlamda seller tarihidir. Beldede yaşayanlara sorarsanız size değişik tarihlerde gerçekleşen sellerden söz edeceklerdir. 1931, 1937, 1940, 1942 selleri hakkında İnternette bilgiler vardır… 1976’da, 2001, 2003 yıllarında başka seller  yaşanmıştır ve açılan dere yataklarına rağmen sellerle karşılaşma kaderi hiç bir zaman sona ermeyecektir.
—-
17 Şubat 1931 tarihli sel Milliyet gazetesine konu olmuş ve özellikle Edirne’deki afeti dile getirmiştir. Bunu yaparken unuttuğumuz kelimelerden biri olan  “tuğyan” kelimesini kullanması ilginçtir.

1937 yılında, Edirne Milli Gazete baharda Mandıra Ovasını basan selden bahsetmektedir.

1956 Büyük Seli

56 seli hakkında edindiğimiz bilgiler çok daha kapsamlı. 56 Seli, Alpullu’da kendi dönemimizin en önemli olaylarından biri… Yağmurlar Ocak ayından itibaren başlıyor ve Şubat ayının ortalarına gelindiğinde kar ve tipi bastırıyor. İstanbul ve bütün Trakya kar örtüsü altında kalıyor. 12 Şubat tarihli Cumhuriyet gazetesinin bildirdiğine göre Şehir Hatları vapurları kömürsüzlük yüzünden çalışamıyor. “Allahkerim” adlı bir motor Sarayburnu açıklarında sürüklenerek batıyor…. İstanbul’da sokak aralarında 20-25 santimetrelik buz tabakaları oluşmuş. Kamyonlar çöpleri almak için mahalle aralarına girememiş.  Sirkeci-Edirne demiryolu ulaşıma kapanırken Alpullu-Kırklareli demiryolu ancak açılabilmiş.

 

SU VE ÇAMUR YÜKSEKLİĞİ 2.85 METREYE YÜKSELMİŞ

1 Şubat 1956 günü yağmurla birlikte kar da yağmaya başlamış, nehir kabarmış ve çevresine taşmış. Nehrin iki yakasında yer yer buz kalıpları oluşmuş. Suyla sürüklenen buz kütleleri üst üste yığılmış. İtfaiyeciler buz kalıplarını kancalarla çekerek yolları açmaya çalışıyorlarmış. 14 Şubat salı günü öğleden sonra nehir daha da kabarmış. Beklenmedik ani bir büyük su kütlesi ile köprünün iki yanı deniz görünümü almış. Geniş su kütlesi, iki üç kilometre genişliğindeki bütün ovayı kaplamış. 14 Şubat akşamı bölgede günlük olarak metre kareye 137,8 kilogram yağış düştüğü belirtiliyor. Ergene Nehri 2,5 metreden fazla kabarmış. Bent’in yanında nehrin derinliğini gösteren “yükseklik çıtasında” 2,85 cm’ye kadar su ve çamur izi kalmış. Alpullu’da Kantin’in, Sıra Dükkanlar’ın bulunduğu yerde 75 cm yüksekliğinde su akıyormuş. Alçakta kalan evlerin içine bir metre su dolmuş. Sular fabrikanın müdüriyet binasına kadar ulaşmış.

BÜYÜK MAĞDURİYETLERE YOL AÇMIŞ

Armutlu Mahallesi’nde yaşayan insanlar eşyalarını kurtarma telaşına düşmüşler. Yaşlı amca anlatıyor, “kalın demiryolu raylarından bazıları dirseğim gibi büküldü… Okula giden çocukları uzun kasık çizmelerimi giyerek karşıya geçirdim”.

Anne ve babalarımızın o güne kadar hiç görmedikleri büyük bir “âfât” olmuş. Nehrin yukarı bölgelerinden gelen buz parçaları köprübaşındaki dükkanları yıkmış, tarumar  etmiş. Pancarköy Deresi’nin iki yakasında 1,5 metre yüksekliğinde set varmış ama ne set kalmış, ne de o zamanlar var olan tabanı saç kaplı demir köprü… Hepsi sulara gömülmüş… Saray’a giden Demir Köprü’den 50 metre ötede Pancarköy Deresi’nin suları durmuş… Akmaz olmuş… Ergene Nehri de akmıyormuş… Sular o kadar kabarmış, o kadar yükselmiş ki, meyil olmadığından nehir akıntı özelliğini kaybetmiş. Sular geri tepiyormuş. Yaşlı amca öyle anlatıyordu: kendi ifadesiyle “tepmelikler oluyurdu”…
İMKANLAR BU KADAR İYİ DEĞİLDİ
Ben o zaman yedi sekiz aylık bebek  imişim. Annem hep anlatır. Burgazda nenemler hastalanmış, o sel sırasında burgaza gitmek zorunda kalmışlar. Beni evde kocaanneme ve halama emanet etmişler. Sabah gidip bin bir güçlükle akşam dönmüşler.

Köprünün kuzey ve güney ucunda yer alan tahta barakalar şeklindeki dükkanların neredeyse tamamını sel almış. İnsanlar mağdur olmuşlar. Sular çok ani gelince çevredeki esnaftan bazı kişiler köprünün tepesine kaçışmışlar ve  orada mahsur kalmışlar. Kendilerine pervaneli uçaklarla yiyecek atılmış. Yiyeceklerin kimisi nehre düşmüş, kimisi köprünün üstüne…

Sular çekildikten sonra esnaf bölgedeki çarşıyı yeniden canlandırmak istemiş, yıkılan dükkanların yerine derme çatma, yenilerini yapmışlar. Beş, on dükkan… Bilemediniz birkaç fazlası… Dükkanların yanında seyrek olarak evler de varmış. Demiryolualtında yaşayan insanların bir kısmı selde perişan olunca Samafor mahallesine taşınmışlar. Orada yeniden inşa edilen “Seylap Evlerine”….  Fakat Köprübaşı’nın o eski ticari ve ekonomik gücü selle birlikte sona ermiş.

Köprü başı dükkanlarının faaliyete geçme zamanının Edirne İstasyonu’nun 1873  yılında açılmasından sonra olduğunu zannediyorum. 1880 yılına kadar Alpullu İstasyonunda da bazı binalar yapılmış olmalı. Köprübaşı büyük ihtimalle 1880’li yıllardan sonra gelişmiştir. Dükkanların sayısı başlangıçta belki bir iki taneydi. Sonra artmış olmalı. Kesin bir rakam değil ama köprübaşı dükkanlarının orada 70- 80 sene hizmet verdiğini düşünebiliriz. Son bir iki dükkanın 1970’li yıllara kadar varlığını sürdürdüğünü biliyoruz.

Alpullu’da önceleri Sıra Dükkanlar yokmuş. 1956 yılında Köprübaşı dükkanları yıkılınca Top Sahası’nın uzun kenarına bir dizi dükkan yapılmasına karar verilmiş. Bir rivayete göre de Sıra Dükkanlar selden önce 1950’li yıllarda yapıldı… Artık hangisi doğruysa…

1956 Seli’nda Alpullu’nun içinde yer alan önemli bir köprü yıkılmış. Stadyum kapısının önünden geçip Armutlu Mahallesine giden yolun üzerindeki köprü…

Sel nedeniyle Samafor Mahallesinin, Demiryolualtı Mahallesinin, Armutluk Mahallesinin, Ali Çavuş Mahallesinin çocukları dışarı çıkamadıkları  için okullar tatil edilmiş. Su çekilene kadar Samafor ve Armutluk Mahallesinin insanları Alpullu’ya ulaşmak için Demiryolu Köprüsünü kullanmışlar. Yıkılan köprü İtfaiye caddesinin uzantısında Armutluk Mahallesine açılan yerde imiş. Yıkıldıktan sonra bir daha da yapılmamış. O yüzden Stadyumun önünden Pancarköy Deresine’e doğru uzanan cadde “çıkmaz sokak” gibidir. Aslında karşıdaki Armutluk Mahallesine geçiyormuş. Şimdilerde bu bölge veya Stadyum arkası “kireç taşı silosu” olarak kullanılıyor.

Alpullu ve civarındaki köylerde evleri sel felâketine uğrayan hane sayısı 240 imiş..

Seller sonraki yıllarda da devam etmiş… Meclis zabıt tutanaklarında şöyle bir bilgi var: Trakya’daki sel yüzünden pancar müstahsillerinin zarara uğradığı, pancar paralarını zamanında alamadıkları ve Alpullu Şeker Fabrikası hastanesi durumunun da incelenmesi gerektiği hakkında….  26 29.12.1966. Tam da benim ilkokulu bitirdiğim yıl…

1956 yılındaki selde 10 Evler yıkıldı ve ikinci kez yeniden yapıldı. Sular camın tepesine kadar çıkmıştı. Vagonların camları gözükmüyordu. İstasyonun yarısına kadar her taraf su içindeydi. Trenlerin yemekhanesine su girmişti. Samafor evlerini su aldı. Yataklar gitti. İnsanlar çamlıkta çadır kurdular. Kızılay yardım getirdi. Şubat ayı idi. Suyun içinde bir kamyon kalmıştı ona ekmek attılar. Bir çuvalı suya düşmüştü. Pırpır uçaklarıyla ekmek attılar. Pavyonlara kadar su geldi. Alman trenleri işlemedi. İnsanları pavyonlara yatırdılar.  Gazinoda yemek yediler, gazinoda yattılar. Hem Pancarköy deresi hem de ergene nehri taştı. 1958-1959’da bir daha geldi, bir daha taştı. Çok kar yağmıştı. Sarayın kapısına kadar sular yükseldi. Koloni kapısına kadar sular geldi. Pancarköy’ün samanları, arabaları hepsi Alpullu’ya geldi. Bir kızanı su sürüklemiş. O arada iki kişi kayıkla gümeye giderken iki çalının arasında beşikte bir çocuk olduğunu görmüşler. 1956 yılında Sabahattin Köprübaşında berberdi. Evi de oradaymış. Ev gidince çocuk da beşikle birlikte gitmiş.

Selde Samafor’un altındaki bütün evler gitti, her taraf deniz gibi oldu. İtfaiyenin oradaki köprüyü sel aldı götürdü. O zaman yıkıldı. Dere boyunda Armutlu evleri adını verdiğimiz evler yıkıldı. Selden zarar gören insanları pavyonlara götürüyorduk. İnsanlar sel çekildikten sonra evlerine geldiler.

Su geldiğinde aniden geldiği için bir grup insan yukarıda kalmış, pırpır uçakları vardı. Uzaktaki tarlaya indi, yiyecek attı. Attıkları yiyeceklerden bazıları Ergene’ye düşmüş.

Belediye Başkanı Erdoğan Duygan konuşuyor:

Sel geldiğinde Pancarköy Deresinin geçtiği set boyunda çiftliğin fırını vardı. Sular altında kaldı. Ortalık göl manzarasına dönüşmüştü. Fırın, bu selden sonra kapanmış olabilir. Pancarköy’den gelen dere, köyü geçinde 200, 300 metre ileride bir kavis yapar. Sel kavisi deldi, yırttı… Çiftlik Mahallesinin karşısındaki tarlalar göl haline geldi. Suyun yüksekliği bir metreden fazlaydı.

1989 yılında Çiftlik Mahallesinin karşısındaki arsada yapı kooperatifi kurulmak istendi.
Devlet Su İşleri orasını “taşkın sahası” olarak ilan etmiş. Bu yüzden müsaade etmedim. Devlet Su İşleri “taşkın sahası” ibaresini kaldırırsa olur dedim.
—-
Kemal Çıkla selden epey etkilenmiş. Şöyle anlatıyor: “Sular koca köprünün üstünden akıyordu. Birkaç kişi köprünün üstünde bir ay mahsur kaldı. Askeri helikopter onlara ekmek attı. O zaman, trenlerin geçtiği demir raylar yılan gibi kıvrılmıştı. Suların bir ucu Koloni kapısındayken diğer ucu Saray Binası’nın merdivenlerine dayanmıştı.”

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Tema Tasarım | Osgaka.com