CHP Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Üyesi Vecdi Gündoğdu, 26 Mayıs tarihli Çevre Komisyonunda bir konuşma yaptı. Gündoğdu, “Yaşam kaynaklarımızın korunmasını şirketlere devredemezsiniz” dedi.
Gündoğdu Ergene Nehri ile ilgili bir çok kez araştıma önergesi verdiklerini, konuşmalar yaptıklarını ve çeşitli temaslarda bulunduklarına dikkat çekerek, “Ergene Nehri’ne yaklaşık olarak yirmi beş yıldan bu yana bir çare bulamadık yani önümüzdeki sürece baktığımızda hep aynı şeyler söyleniyor biz oradaki fabrikaları denetliyoruz, orada derin deşarjlarımız var ve dolayısıyla oradan kirli su artık akmıyor ama gelin, görün ki Ergene de bir türlü düzelmiyor” dedi.
CHP Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Üyesi Vecdi Gündoğdu, 26 Mayıs tarihli Çevre Komisyonunda bir konuşma yaptı. Gündoğdu konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Hep konuşuyoruz ama mesela bizim en önemli sorunlarımızdan bir tanesi Trakya’da herkesin atladığı bir konu var Ergene Nehri.
Ergene’yle ilgili birçok defa araştırma önergeleri verdik, Ergene’yle ilgili konuşmalar yaptık ve yine Ergene’yle ilgili çeşitli temaslarda da bulunduk ama Ergene Nehri’ne yaklaşık olarak yirmi beş yıldan bu yana bir çare bulamadık yani önümüzdeki sürece baktığımızda hep aynı şeyler söyleniyor biz oradaki fabrikaları denetliyoruz, orada derin deşarjlarımız var ve dolayısıyla oradan kirli su artık akmıyor ama gelin, görün ki Ergene de bir türlü düzelmiyor ve hâlâ kanıtlanmış olarak da oradaki sıvı bir atık var, orada sadece o sıvı atığın içinde de beşte 1 oranında su var, başka bir şey yok ve hâlâ rahatsızlıklar, hastalıklar devam ediyor ve her seferinde yine verdiğimizde, yine Genel Kurulda, Mecliste tartışmaya açtığımızda bize söylenen şu: Orada mutlaka biz gerekli işleri yaptık, dolayısıyla bundan sonra düzelecek.
Ben yedi yıllık milletvekili oldum, bir şeyin de düzeldiğini görmedim ama şuradan bir ihbar yapmak istiyorum, asıl Sayın Bakan Yardımcımız da burada. Orada özellikle, 280 kilometrelik Ergene Nehri boyunca özellikle “altyapı” dediğimiz yani Çorlu taraflarında, Çerkezköy taraflarında birçok fabrikanın ikinci bir deşarjı olduğunu biz de biliyoruz, biz de gözlemliyoruz yani bir tanesi gerçekten resmî olarak istenen deşarj yani arıtılmış bırakılan ama bir diğeri de orada kaçak olarak bırakılmış ve geldiği gibi, olduğu gibi yine Ergene Nehri’ne boşaltılan bir deşarj.
Yani bunların artık daha fazla, daha iyi bir şekilde kontrol edilmesi sadece cezaları artırarak veya ceza kesilerek bu işin olmayacağını, bu işin gerçekten en iyi şekilde denetlenmekten geçtiğini de hep görüyoruz.
Yine müsilajla ilgili az önce, burada, Komisyon Başkanımızla birlikte de geçen yıl müsilaj ortaya çıktıktan sonra özellikle Marmara birliği belediyeleriyle beraber ve yine oraya kıyısı olan büyükşehirlerle beraber bir toplantı gerçekleştirdik ve o toplantıda şu vardı: Sayın Bakanım…
ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ BAKAN YARDIMCISI MEHMET EMİN BİRPINAR – Dinliyorum efendim.
VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – O toplantıda şu vardı: Oradaki belediye başkanları, orada Çevre, Şehircilik Bakanımız Sayın Kurum da gelmişti ve orada yine çevreyle ilgili olan Başkanımız ve milletvekili olarak ben de katıldım.
Orada birtakım kararlar aldık ve o kararlardan zannediyordum, 21 maddeydi. Bunların en kısa zamanda yapılması gerektiğini, yoksa müsilajın artacağını, Marmara Denizi’nin artık kurtarılamayacak bir boyuta geleceğini o günkü toplantıda hep birlikte konuştuk ve sonuç itibarıyla o kararlar alındı.
Biz de yetkili kişiler olarak o kararlara evet, bunlar uygulanırsa Marmara Denizi kurtulur ve hep birlikte de “Biz bu işi beceririz.” dedik ve imzalarımızı attık ama gelin görün ki şu da var arkadaşlar içimizi acıtan: O toplantıdan yaklaşık altı ay sonra Genel Kurulda burada arkadaşlarımızın büyük emek ve çaba sarf ederek yapmış olduğu 570 sayfalık bir müsilaj raporu konuldu, tamam, Genel Kurulda da görüşüldü ama sadece yüzeyde bir temizlemeyle kaldı, hâlâ aşağıya, dip kısmına da inilmediğini de görüyoruz.
Bunu da bilgilerinize arz etmek istiyorum. Yani olayın vahameti şurada: Birçok zaman geçiyor ve biz hâlâ “Yapacağız, yapacağız, yapacağız.” diye işi birazcık geçiştiriyoruz gibime geliyor.
Yine, az önce sevgili Barış’ın söylediği gibi, Kırklareli’nin de bu konuda, Sinop’ta olduğu gibi, nükleer santrallerle ilgili sıkıntıları var.
Evet, “Biz bunu gündemden kaldırdık.” dense de gündemde, rafta, kenarda tutulduğunu görüyoruz.
Yarın öbür gün bir para bulunduğunda oralarda nükleerle ilgili bir girişimin olabileceğini de net olarak görüyoruz. Bunu hem soru önergeleriyle hem araştırma önergeleriyle biz Genel Kurulda sorduğumuzda “Yok, böyle bir şey.” dense de buna artık güvenimizi yitirdiğimiz için inanmıyoruz da.
Bunu da oraya koymak istiyorum. Ve Kırklareli’nde emin olun ki mahkeme kararlarıyla 2 tane termik santrali iptal ettirmek durumunda kaldık, kömürlü termik santralleri ama yarın öbür gün “Karşımıza tekrar çıkar mı?” diye de endişe ediyoruz; bunu da söyleyeyim.
Bakan Yardımcısı muhtemelen, bu konuda bize olumlu bir haber verecektir çıkmayacağıyla ilgili, ondan da bunu bekliyoruz.
Yine, burada teklife baktığımızda 1’inci maddede Sayın Cumhurbaşkanının tek yetkili olarak belirlenmesini uygun bulmadığımızı kısaca belirtmek istiyorum.
Yine, 2’nci maddede Kayseri’deki bazı konut yapı kooperatiflerinin mağdurları için çözüm getirildiği söyleniyor. Şimdi, bu olumlu bir düzenleme. Burada şahıs ve şahıslara, şirketlere özel bir düzenleme olduğunu da görüyoruz.
Yine, diğer şehirlerde farklı yapı kooperatiflerinde yüklenici firmalar, kooperatifler, kat malikleri arasında yüzlerce de dava devam ediyor arkadaşlar, bunları da izliyoruz.
Yani dairelerini gerek kooperatiflerinden almış gerekse yüklenici firmalardan teslim almış maliklere karşı açılmış yeniden farklı gerekçelerle ilave bedel talep edilen yüzlerce haksız davaların da bulunduğunu maalesef izliyoruz.
Bu ve buna benzer mağduriyetleri yaşayanların ve yaşayacakların sorunlarını kapsayan kısmi değişiklikler yapılarak çözümün özel düzenlemeden genel bir düzenleme hâline gelmesi daha akıllıca olacaktır diye de düşünüyoruz. Bunun tekrar bir gözden geçirilmesini de talep ediyorum.
Yine, 3’üncü maddede mesela, Afyon Kocatepe Sit Alanı’nda kalan taşınmazlarla ilgili bir sorun var ve onun çözümlenmesiyle ilgili.
Tamam, olumlu buluyoruz ama sit alanlarında kalan taşınmaz hakları konusunda yeni bir başvuru hakkı sağlanması olumlu olmakla birlikte benzer sorunlarla yaşanan sit alanlarına yaygınlaştırılması da mümkün olabilir diye de düşünüyoruz. Bunun daha bir genele yaymak iyi olacaktır diye düşünüyorum ben.
Az önce müsilajla ilgili konuştuk ama madde 5’te de bu var, işte Marmara Denizi’nde meydana gelen müsilajla mücadele kapsamında idari para cezaları miktarlarında da artış yapılması öngörülüyor.
Burada biz notlarımızı aldık oradan çıkarken de. Mesela, düzenlemeyle atık alım, ön arıtma, arıtma veya bertaraf tesislerini kurmayanlar ile kurup da çalıştırmayanlara bu yıl için uygulanan toplam 328.819 liralık para cezası…
Boğazlar ve Susurluk havzası dâhil, Marmara Denizi hidrolik havzasında ve bu havzada yer alan illerden İstanbul, Bursa ve Kocaeli illerinin tamamında 2 kat olarak uygulanacağından, tek tip bu hâliyle yasalaşırsa da bu 3 ildeki söz konusu para cezası 657 bin lira gibi uygulanacak.
Liman, tersane, gemi bakım onarım, gemi söküm, yat limanı gibi kıyı tesis yönetimlerinin kendi yönetim sahaları içerisinde meydana gelen kirliliği yetkili mercilere bildirmemesi hâlinde kıyı tesis yönetimlerine de 25 bin Türk lirası yani deniz çöpleri, atıklar, atık suların toplanması ve yönetimine ilişkin gerekli tedbirleri almaması hâlinde bu yönetimlere 25 bin Türk lirasından 100 bin Türk lirasına kadar da idari para cezası uygulanacak.
Atık yönetimlerinin adım adım özel şirketlere devredilmesinin de önü açılabilir değerli arkadaşlar. Bakanlıkça yetkilendirilecek kişinin çevre mühendisiyle aynı görevi yapabileceği bu maddede de vurgulanıyor.
Az önce, Bakanım, siz de -konuşmanızın içeriğinde vardı- ifade etmiştiniz. Bu yönüyle “çevre görevlisi” pozisyonu isim olarak da değiştirilebilir. Yine “çevre yönetim birimi/çevre görevlisi” yerine “çevre yönetimi hizmeti”, düzenlemenin amacı da atık yönetimini özel sektöre ihale etmek olabilir, burada notları almışım.
Yine, ilk deney Tekirdağ Ergene Derin Deniz Deşarj AŞ’yle yapılmış ama bir şekilde de başarıya ulaşmamıştır, bunu da görüyoruz. Aynı köprüler, havaalanları, duble yollar gibi, atık yönetiminde de para kazanılır bir hâle getirme amacı izlenebilir.
E, sonuç itibariyle ne olur? Yine istenilen olmaz, sadece birileri para kazanıyormuş gibi olur ve burada da sanki tekrar yeni düzenlemelerle çevre gerçekten kullanılabilecek bir hâle getirilebilecekmiş gibi izlenimler yaratılabilir ama hep “mış” “mış” gibi olur.
Yine, kanun teklifi madde 8 de Marmara Denizi’nin müsilajdan korunması için yerel yönetimlere yeni sorumluluklar getirecek. Düzenlemeye göre, mesela, Boğazlar ve Susurluk havzası dâhil Marmara Denizi hidrolojik havzasında ve bu havzada yer alan illerden İstanbul, Bursa ve Kocaeli illerinin tamamında ileri atık su arıtım tesisi, arıtma çamuru işleme ve bertaraf tesisi ile atık geri kazanım ve bertaraf tesislerinin kurulmaması sebebiyle çevre kirliliği riski oluşması veya halk sağlığının tehdit edilmesi hâlinde, bu tesisleri kurmayan mahallî idarelere söz konusu altyapı yatırımlarının iş termin planlarını Bakanlığa sunmaları için altı aylık süre veriyor.
Doğru anlamışım herhâlde, değil mi? Planlarının sunulmaması veya işin termin planlarında belirtilen sürelere uyulmaması durumunda, Bakanlık veya Bakanlığın yetkilendireceği ilgili ve ilişkili kurum ve kuruluşlar bu tesisleri mahallî idareler adına resen yapabilecek ve bu tesisleri işletebilecek.
Doğru mu Sayın Bakan? Bu şekilde olacak. Peki, ortaya çıkan maliyet, mahallî idarelere aktarılan paylardan ilgisine göre Hazine ve Maliye Bakanlığı veya İller Bankası tarafından kesinti yapılarak tahsil edilecek.
İlgili tesisin yapım ve işletme maliyetleri tamamen karşılandıktan sonra söz konusu tesis ilgili idaresine de devredilecek. Bu maddeyle de özelleştirmenin yolu aslında açılmak isteniyor, benim gördüğüm bu.
Bakanlık bir özel şirketle anlaşacak, özel şirket “arıtma” adı altında bir tesis kuracak ve neticede mevzuata göre alıcı, ortama deşarjını yapacak, ilgili belediye de para ödeyecek.
Yani altından da bu çıkıyor gibi birazcık veya biz eğer yanlış anladıysak ya da oradaki yanlış bir okumamız olduysa o zaman bunlara lütfen sizler de bir cevap verin.
Mesela, yine, burada baktığınızda Tekirdağ Ergene Derin Deniz Deşarj AŞ örneği iyi incelenmelidir diye de sizlerle paylaşmak istiyorum. Belediyelerin sürece hiçbir şekilde dâhil olamayacak olması da ciddi sorunlar yaşatabilir.
İller Bankası dışında ikinci bir arıtma rantı tekrar oluşabilir.
Bunlar bizim gördüğümüz eksiklikler.
Ve son olarak şunu söyleyeyim:
Halk sağlığı ve yaşam kaynaklarının korunması için de özel sektöre, şirketlere inisiyatif verilmesi ciddi tartışılması gereken önemli bir süreç olup sadece denetlemek yerine, yaşam kaynaklarımızı kamunun koruması ve kollaması daha akıllıca ve güvencelidir diye düşünüyordum. “