Babaeski’de “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi”(ÇEDES) projesini protesto etmek için basın açıklaması düzenlendi. Eğitim İş, Eğitim Sen, Hürriyetçi Eğitim Sen, Atatürkçü Düşünce Derneği, Disk Emekli Sen, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Kepirtepeliler Eğitim Vakfı ,Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği imzasının bulunduğu basın açıklamasını Eğitim İş Sendikası Babaeski Temsilcisi Orhan Yarımkale okudu. Basın açıklamasında ÇEDES’in doğuracağı olumsuzluklar paylaşıldı. ÇEDES katılımcılarla beraber protesto edildi.
“Laik ve Bilimsel Eğitimden Asla Taviz Vermeyeceğiz!” başlıklı basın açıklaması;
“Gündeme getirildiğinden bu yana Sivil Toplum Örgütleri olarak tepki gösterdiğimiz, yargıya taşıdığımız “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi”(ÇEDES) projesi kapsamında, ilimiz Kırklareli’de ilkokul, ortaokul ve lisenin yer aldığı 158 okula din görevlileri atanmıştır.
Sivil Toplum Örgütleri olarak daha birkaç hafta önce Karaman’da din görevlilerin, vaizlerin devlet okullarında derslere girmeye başladığını ve derse giren bir vaizin de Atatürk ile Cumhuriyet’e dil uzattığını ortaya koymuş, kamuoyu tepkisini örgütlemişti. Ancak üst üste yaşanan gelişmeler göstermiştir ki sorumlularda pişmanlık değil pişkinlik hakimdir. Çünkü laiklik karşıtı uygulamalar, büyük bir pişkinlikle sürdürülmektedir.
Türkiye’de her alanda yaşadığımız gerileme ve çürümeye, Cumhuriyet dersi eksikliğinin, örgütlü kötülük ile örgütlü cahilliğin sebep olduğunu söylemek mümkündür.
Bugün biz de aydınlanmayı örgütlemek, geleceğimiz olan çocuklarımıza sahip çıkmak için birlikte mücadele etme irademizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
Bugün ülkemizde cumhuriyet kurumlarının içinin boşaltıldığını, temel hak ve özgürlüklerin keyfi şekilde kullanılamaz hale getirildiğini, her bir çocuğumuzun laik, bilimsel ve demokratik eğitim hakkından eşit ve adil bir şekilde yararlanamadığını, gerici ve piyasacı kuşatmanın en çok eğitim alanında yaşandığını görüyoruz.
Eğitimde yaşananları yalnızca eğitim bilimi ve pedagojik açıdan değerlendirmek de eksik olacaktır. Asıl sorun, düşünen, sorgulayan, eleştiren nesiller yetiştirmek yerine, itaatkar nesiller yetiştirmek için laik, bilimsel ve kamusal eğitimle derdi olanların Cumhuriyet karşıtı uygulamalarıdır. Gerici dernek ve vakıflarla, eğitim dışı çeşitli kurumlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı’yla ardı ardına imzalanan protokollerle eğitim gerici bir kuşatmaya maruz bırakılmıştır. Bu gericileştirme hamlelerinin en başında gelenlerden biri de ÇEDES projesidir. ÇEDES projesi kapsamında, “manevi danışman” adı altında eğitim bilimi ve pedagojik yeterliliği olmayan imam, vaiz, din hizmetleri uzmanlarının, okul ve okul dışında çocuklarımızla bir araya getirilmektedir.
Gündeme geldiği ilk günden itibaren, yargıya da taşıdığımız ÇEDES’in tehlikelerine ve hukuksuzluğuna dikkat çekiyoruz.
ÇEDES protokolü hukuksuzdur; Anayasamıza, yasalara ve yönetmeliklere açıkça aykırıdır. Laik ve bilimsel eğitimle taban tabana zıttır. Bu protokolün “ambalajı” da usulsüzdür. “Gönüllülük” esasına dayandığı söylense de yasalara ve eğitim bilimine açıkça aykırı olan bu protokolün Milli Eğitim Bakanlığı tarafından imzalanmış olması, atama ve yer değiştirmeyle yetkili olduğu bir çok okul yöneticisi üzerinde baskı yaratacağı açıktır.
ÇEDES protokolü tehlikelidir: Eğitim biliminden pedagojiden bihaber, çocuklarımıza nasıl yaklaşılacağını bilmeyen yetişkinleri okullara sokmak, özellikle soyut düşünce çağına girmemiş küçük çocuklar için “ölüm-yaşam, günah ve ceza” gibi soyut kavramlara maruz kalmak, travmatik etkileri beraberinde getirecektir.
Protokolün içeriği muğlaktır. Kişiden kişiye değişebilecek nitelikte olması, yereldeki uygulamalarda görülecek farklılıklara ve skandallara zemin hazırlayacaktır.
Bu tür protokollerden cesaretle, Eskişehir yerelinde de İl Müftülüğü ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında eğitimde işbirliği protokolü imzalanmıştır. Bu protokolü de yargıya taşımış bulunuyoruz.
ÇEDES protokolü öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin mesleki itibarına hakarettir. Öğretmenlik mesleği yasada da açıkça tarif edildiği üzere bir uzmanlık mesleğidir. Eğitim-öğretim eğitimcilerin işidir. Okulların “manevi danışmana” değil, öğretmene ihtiyacı vardır. Öğretmen ihtiyacı, eğitim bilimi açısından yeterliliği olmayan manevi danışmanlarla değil, atama bekleyen yüz binlerce öğretmenimizin atanmasıyla çözülür.
ÇEDES protokolü mantıksızdır: Alanında uzman eğitimciler varken konuyla ilgisi olmayan kişileri ve yapıları eğitim sistemimize sokmak kamu kaynaklarını doğru kullanmamaktır.
Açıkça israftır. Anayasa başta olmak üzere eğitimle ilgili yasa ve yönetmeliklerle aykırılıklar taşıyan, laik eğitim ile adı aynı cümle içinde dahi geçemeyecek olan bu protokol derhal iptal edilmelidir.
Çocuklarımızın eğitim almak için geldikleri okullarda, böylesi laiklik karşıtı ve kendilerini manen ve fiziken güvencede hissetmeyecekleri hiçbir uygulamaya izin verilmemelidir!
Şimdi buradan bir kez daha; Okul yöneticilerine sesleniyoruz: Okullardaki eğitim faaliyetinin yasal çerçevede yürütülmesi sizlerin sorumluluk alanınızdır.
Koltuğunuza değil, onun arkasında asılı olan Başöğretmen ‘in resmine bakın ve bu protokolleri reddedin.
Eğitim emekçilerine sesleniyoruz: Sevgili meslektaşlarımız; öğrencilerimiz bizlere Başöğretmen ’in emanetidir. Onları, laiklik karşıtı uygulamalara terk etmeyiniz! Kimsenin sizin dersinizi bölme, gasp etme, sizin dersinizden öğrenci çıkarma hakkı yoktur. Bu tür girişimleri her şeyden önce öğrencileriniz, sonra mesleki itibarınız için reddediniz!
Velilerimize sesleniyoruz: Çocuklarınızın eğitim adı altında manen ve fiziken güvencede hissetmeyecekleri hiçbir uygulamayı kabul etmek zorunda değilsiniz. Onların geleceği için bu protokolü reddedin!
Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi “Çocukları korumak, vatanı korumaktır” Bu bilinçle, eğitime, çocuklarımıza ve geleceğimize sahip çıkıyoruz, herkesi birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.
Yaşasın Laik, Bilimsel ve Demokratik Eğitim…”
Haber: Erhan Ertürk