Haber:Hicran SÜNGÜ
Cumhuriyet Halk Partisi Parti Meclis Üyesi ve Mersin Milletvekili Fikri Sağlar, CHP Babaeski İlçe örgütünün verdiği kahvaltı sonrası Parti binasına geçerek çok sayıda partiliyle bir araya geldi.
Yoğun katılımın gözlendiği toplantıya; Kırklareli Milletvekilleri Vecdi Gündoğdu, Turabi Kayan, CHP Kırklareli İl Genel Meclis Üyeleri Şahin Arslan, Sibel Çınar ve Vedat Dal, CHP Kırklareli İl Başkanı Ünal Başkur, Başkan Yardımcısı Ersay Doğan, Merkez İlçe Başkanı Gürcan Gültekin,Merkez İlçe Kadın Kolları Başkanı Serpil ÖzSevim, İl Kadın Kolları Başkanı, Zehra NurzanDeyrin, Merkez İlçe Gençlik Kolları Başkanı Mert Özkan, Babaeski İlçe Başkanı Erol Mutlu, Lüleburgaz İlçe Başkanı Özgür Kaya, Lüleburgaz Kadın Kolları Başkanı Aysu Dedeoğlu, Lüleburgaz Gençlik Kolları Başkanı Vahit Balkan, Vize İlçe Başkanı Ercan Özalp, Vize Gençlik Kolları Başkanı Murat Yersin, Vize Kadın Kolları Başkanı Alev Bayrak, Pınarhisar İlçe Başkanı Volkan Ertan, Pınarhisar Gençlik Kolları Başkanı Feyyaz Mert Dülger, Pınarhisar Kadın Kolları Başkanı Arzu Yalcıntaşküçük, Babaeski Kadın Kolları Başkanı Necmiye Kurtpulat, Gençlik Kolları Başkanı Aykut Tapar, Babaeski Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sebahattin Öner ve çok sayıda partili katıldı.
“Kırklareli için Babaeski için bir sorun yoktur biliyorum ama Türkiye için büyük bir sorun var”
Buradaki konuşmasında sık sık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yüklenen Fikri Sağlar şu sözleri dile getirdi;
“Babaeskili çok değerli yoldaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle kucaklıyorum. Benin için heyecan verici bir toplantı. Yıllar önce de geldiğim ve çok severek mücadele ettiğim Babaeski’de sizlerle bir arada olmak beni gerçekten çok heyecanlandırıyor.
Önce sözlerime huzurlarınızda buradaki iki milletvekilime teşekkürle başlamak isterim. Türkiye’de 15 yıldır hepimizi farklı bir yöne götürme doğrultusunda iktidar olan, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün değerlerini yok etmeye çalışan AKP’nin Cumhuriyetimizi yıkmayla doğrudan ilgili Anayasa değişikliği sürecinde komisyondan meclisteki çalışmalarına varıncaya kadar sizlerin temsilcisi değerli milletvekili arkadaşlarımız büyük mücadele verdiler. Onların vermiş olduğu bu mücadelenin ne denli önemli ve çocuklarımıza anlatılması gereken bir mücadele olduğunu sizlere aktarmak isteyen birisi olarak söylüyorum; onlara gerçekten çok teşekkür ediyorum.
Kırklareli için Babaeski için bir sorun yoktur biliyorum. Ama Türkiye için büyük bir sorun vardır. Getirilen Anayasa değişikliği ve referandumla kabul ettirmeye çalışılan maddeler, Türkiye Cumhuriyetini yok eden maddelerdir. Çok basit bir şekilde sadece hükümet kurma şekli değişiyor diyerek bizi kandırmaya çalışmaktadırlar. Ama aslında Cumhuriyeti yani egemenliği kayıtsız şartsız milletin olduğu Cumhuriyetin laik demokratik biçimini rejimini yok eden bir anlayışı bir rejim değişikliğini karşımıza getirip koymuşlardır. İşin ilginç yanı halka kendi egemenliğini yok etme doğrultusunda karar verin demektedirler. Bu kadar pervasızlık bu kadar aşağılık bir hareketle karşı karşıya kalamazsınız. Düşünün; laik demokratik bir Cumhuriyet iktidarı yani yürütmesi meclisi yani yasaması ve mahkemesi yani yargısı ayrı erklerden oluşmuş , yeter söz milletindir diyerek demokrasiyi tırnak içerisinde bize anlatmış bir demokratik rejimden şimdi bütün yetkileri bir kişide toplayan hükümeti de meclisi de mahkemeyi de bir kişiye veren hatta onunla da kalmayıp Varlık Fonu diye çıkardıkları bir fonla memleketin bütün tapusunu atalarımızın babalarımızın kurmuş olduğu kurumların bütün gücünü bir yere toplayıp bir kişiye veren bir anlayışla karşı karşıyayız. Bunu bize devrim gelişim ve değişim olarak aktaran bir gerçekten güruhla karşı karşıyayız. Mecliste diyorsunuz ki; bu yaptıklarınız doğru değildir Biz sana topluma rejime geleceğimize geçmişinize hakarettir, saygısızlıktır, seslerini çıkarmıyorlar. Bu bütün yetkilerin bir kişiye verilmesidir. Onun da yolsuzlukla hırsızlıkla haksızlıkla yan yana dolaşmaktadır dediğimiz zamanda da yerlerinden fırlamaktadırlar. Yani insanlara sen busun dediğinde sesini çıkarmamakta ama o budur dediğinde de müthiş bir şekilde tepki göstermektedir. 16 Haziran’ı çok iyi kullandıklarını biliyoruz. 15 temmuz’da var olan durumlarını yani yerleştirdikleri FETÖ’yü, onun hain darbe girişimini bu güne kadar Cumhuriyet’in yıkılışına fırsat bulabileceklerine kadar kullandıklarını biliyoruz. Bunun karşısında durmamız gerektiğini, o hain FETÖ darbesinin aslında başarısızlık üzerine planlanmış bir operasyon olduğunu ve başarılı bir şekilde bu başarısızlığı bize halkımıza faklı bir şekilde anlattıklarını, o operasyondan sonra ortaya çıkan kaosta kahraman gibi görünmeye çalıştıklarını ve bu kahramanlık ünvanıyla da Cumhuriyet’i yıkmaya çalıştıklarını bunun bir plan olduğunu hepimiz görüyoruz. Bunu halkımıza anlatmamız lazım.
“Demokrasinin vazgeçilmez unsuru yargı, yasama ve yürütmenin birbirlerinden ayrı olmasıdır”
Demokrasinin vazgeçilmez unsuru yargı, yasama ve yürütmenin birbirlerinden ayrı olmasıdır. Ama bugün getirilen maddelerde açıkça görüyoruz ki yürütme bir kişinin eline veriliyor bir hükümet kuruyor, bu hükümetin size; yani meclisi bırakın yasama organını bırakın millete karşı bile sorumluluğu yok. Bir tek kişiye bağlanıyor ve anlattıkları da şu; Yüzde 51 oy almış bir zaten milletin adına orada görev yapmaktadır. Milletin adına görev yapan kişiyi 5 sene boyunca millet yanlış yapıyorsun, hatan var dediği zaman, sen artık bizi yönetemezsin dediği zaman geri çağırması mümkün değildir. Demokratik parlamenter sistemin en önemli özelliklerinden bir tanesi yürütmelerin yani iktidarların halkın hak ve özgürlüklerini halkın eşitlik adil paylaşım gibi değerlerini elinden aldığı anda geri çağırması mümkündür. Yani meclisteki vekilleri aracılığıyla hükümete güvenoyu verdikleri gibi almasını da bilebilecek bir sistemdir. Burda öyle bir şey yok. Burda bir kişiyi ancak işlediği bir suçtan dolayı yargılayabilmeniz için önce meclisteki 301 milletvekilinin bunu dile getirmesi 360 milletvekilinin de bir araya gelerek komisyon kurulmasına karar vermesi, 400 milletvekilin de Yüce Divana göndermesi gerekiyor. Bu da yeterli değil, çünkü gönderdiği yer Anayasa Mahkemesi. Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinin 12’sini zaten bu kişi seçiyor. Geri kalan üçünü de meclisteki kendi partililerine seçtiriyor. Neden kendi partilileri diyorum; Çünkü Cumhurbaşkanı diye bize yutturulmaya çalışılan başkanlığa toplumun tepki gösterdiğini bildikleri için Partili Cumhurbaşkanlığı adıyla karşımıza getirilen partinin genel başkanı olduğu için meclisteki 600’e çıkacak milletvekillerini de bu kişi seçmiş oluyor. Tek başına listeliyor.
Küçük bir detayı daha vermek isterim; Bugün hala yüzde 10 barajı vardır. Yarın seçim olduğu zaman bu baraj kalkmış değil. 50.01 oy almış bir kişi aynı anda meclisi de oylayan seçmen tarafından şöyle görülüyor ki, 50.01 alan başkanın partisi de en az yüzde 50 oyla meclise girecektir. Bugünkü koşullarda bu oranla meclise giren parti 600 milletvekilinin en az 500’e yakınını alır demektir. Yani 300 den fazladır. Çünkü katlanarak geliyor. Yüzde 10 barajı koyduğunuz zaman en az 58 milyon seçmen var bunun yüzde 10’u aşağı yukarı 6 milyona yakın oyun karşılığı olmadığı için onun karşılığındaki milletvekili sayısı birinci partiye aktarılıyor. Kısaca meclisteki tabloyu böyle görün. O zaman parlamento da istediğini yaptıran bir adam yüce divana gittiğinde hangi yargıçlar tarafından yargılanacak biliyorsunuz. Ama işi de sağlama almışlar ne olur ne olmaz diye. O mahkemenin Yüce Divanı iddia makamı olan savcıları yani Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Yardımcısını da yine başkan atamaktadır. Yani mahkeme olduğu gibi bir adama bağlı ve oraya gidecek, kendisini yardımcılarını ya da bakanlarını bu söylediğim yüzdeler içerisinde o milletvekilleriyle yargılayacaklardır.
Bugün 55 milletvekili bir bakan, başbakan hakkında soruşturma önergesi verebilir. 138 milletvekili soruşturma komisyonunun kurulmasına karar verebilir. 276 milletvekili de Yüce Divana gönderebilir. Nerden nereye. Ve bu koruma düzeni ömür boyu. Buradan bir şey çıkarıyoruz; saraydan alınmış kayıtsız şartsız egemenlik milletindir denilmiş Cumhuriyet bu şekilde devam etmiş ve demokratik laik hukuk devleti oluşmuş bugün bu haklarımızdan vazgeçeceğiz, bütün yetkilerimizi alıp kaçak sarayda oturan birine vereceğiz. Tabi bugün bu Recep Tayyip Erdoğan. Yarın Fethullah Gülen de olabilir, ben bile olabilirim. Ama bu yetkileri kim alırsa biliniz ki güç zehirlenmesi dediğimiz bir konumla karşı karşıyadır. Recep Tayyip Erdoğan’ın bir 23 Nisan’da Başbakan iken koltuğunu bir çocuğa verdiğinde söylediği noktaya geliriz. Ne demişti; Sen şimdi Başbakansın, istersen asarsın istersen kesersin. İşte bu Anayasa gelirse evet denirse oraya oturan adam partili başkandır, ister asar ister keser.
“Bu ülkede bir numaralı FETÖ’cü; Recep Tayyip Erdoğan’dır”
Şimdi biz bunu Olağanüstü halde yapıyoruz. OHAL’in nedeni nedir? 15 Temmuz gecesidir. Peki 15 Temmuz gecesindeki hain FETÖ kalkışmasını yapan kimdir? Fethullah Gülencilerdir. Bunları devletin içerisine yerleştiren kimdir? Recep Tayyip Erdoğan’dır. Erdoğan’a Fethullah Gülen’le görüşecek misiniz deniyor. Öyle bir plan yok ama gökten ne yağdı da toprak kabul etmedi diyor. Yani davet edilirsem giderim diyor. Sonra 17-25 Aralık ortaya çıktıktan sonra ne istediniz de vermedim diyen birisidir. Ondan önde de 1 liraların üzerinde Atatürk resmini kaldırıp Fethullah Hoca’nın amblemini koyacak kadar biat ettiklerini ortaya koymaktadırlar. Adalet bakanının onun kadar muhterem bir insan yoktur dediklerini unutmayın. Bütün bakanlarının milletvekillerinin Fethullah Gülen’le ilişkisi vardır. Şimdi FETÖ’cüler aranıyor. Yüz binlere yakın kamu görevlisi iş adamı sokakta geçen insan FETÖ’cu diye yargılanıyor, ihraç ediliyor, devletten atılıyor. Gerçekten içlerinde hainlik yapan, terörist olan varsa yargılansın. Ama FETÖ’cü arıyorsanız bunlar terörle bizi yok etti diyorsanız o zaman önce bir numaralı FETÖ’cüyü yakalamanız lazım. Bu ülkede bir numaralı FETÖ’cü; Recep Tayyip Erdoğan’dır. AKP’nin kurucusudur Fethullah Gülen. Bunu hiç söylemezler. AKP kurulup 2002 seçimlerinde başarı kazandıklarında milletvekili olmadan dünyada bütün liderlerle teker teker görüştüren Fethullah Gülen’in ekibidir. Fethullah Gülen Amerika’da Amerika’yla birlikte hareket etmektedir. Bunları biliyoruz. Peki bildiklerimizi niye unutuyoruz. Şimdi bunları bahane ederek geldiğimiz noktada bir referandumla hayır diyeceğiz. Hayır demeliyiz. Çünkü biz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu, sizin atalarınızla birlikte kurduğu bu laik demokratik Cumhuriyeti yıktırmayacağız. Evet diyenler neden evet dediklerini söyleyemiyorlar. Ne diyecekler; Bir adama bütün Türkiye’nin tapusunu mu verdik diyecekler? Onun için evet demenin gerekçesini şöyle açıklıyorlar; PKK hayır diyor, FETÖ hayır diyor, IŞİD hayır diyor, CHP hayır diyor. Biz o nedenle evet diyoruz. PKK ile hala içiçe olanlar kim? Milletvekillerini içeriye alıyorlar, Belediye başkanlarını içeriye alıyorlar, PKK’nın beyni olan Kandil’den ya da İmralı’dan bir tek söz geliyor mu? Abdullah Öcalan biz seni başkan yaptıracağız, biz istersek olur diyor. Dün birlikteydiler, bugün de birlikteler. IŞİD evet için çalışıyor. FETÖ’nün basın imamı Emre Uslu açıklama yaptı. Ve biz evet diyeceğiz dedi. Dolayısıyla bu söyledikleri de yalan.
“Şimdi şehit edebiyatı yapılıyor”
Ayrıca bir şey daha var. Teröristlerle yan yana durmayacağız diye evet diyenler şehide kelle diyenler değil mi? Şehit ailelerine başkanı olan kadını yargılatan değil mi? Şehidin biz kimin için ölüyoruz diyen asker abisini askeriyeden atan AKP değil mi? Şimdi şehit edebiyatı yapılıyor.
Biz savaştayız arkadaşlar farkında mıyız? Peki niye savaşıyoruz? Kiminle savaşıyoruz? Recep Tayyip Erdoğan Türk Silahlı Kuvvetlerini Suriye topraklarında savaştırıyor. 15 temmuz’dan sonra ne değişti diye bir bakın. Recep Tayyip Erdoğan aynı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Değişen bir şey yok. Ne yapıyorsa aynısını yapıyor. Kaçak sarayda oturuyor, ülkeyi bölmek için uğraşıyor.Türkiye Cumhuriyeti Anayasasını kabul etmiyor. Rize’de söylediği gibi Türkiye’nin rejimi değişmiştir deniyor. Demeye de devam ediyor. Bu anlattıklarımın hepsi bir suçtur. Eğer bugün Türkiye hukuk devleti olsaydı ilk yargılayacağı kişi Recep Tayyip Erdoğan’dı. Anayasa’ya karşı hareket ettiği için. Biz seni başkan yaptırmayacağız. Seni başkan yaptırmak isteyenlerle de bir arada olamayız.