Ana Sayfa Gündem 13 Temmuz 2016 1611 Görüntüleme

“Srebrenitsa katliamı Sırpların sistemli bir yok ediş programı”

Avrupa’nın göbeğinde gerçekleşen ve yankıları hiçbir zaman dinmeyecek olan Srebrenitsa Katliamının boyutları ve vahşeti hala yaşayanların ve tanık olanların kanını dondurmakta.

1992-1995 yılları arasında tüm dünyanın tanıklık ettiği bu vahşetle ilgi olarak ADD Babaeski Şube Başkanı Binnur Güdücüler, ne insanlık, ne tarih, ne de vicdanlar bu soykırımı unutmayacak diyerek, şunları dile getirdi; “Bu vahşet Avrupa’nın hemen yanı başında gerçekleşti. Daha çatışmaların ilk günlerinde yapılabilecek bir müdahale, ancak vahşetin boyutları tüm dünya kamuoyunun dayanma sınırlarını aştığında yapılabildi. Üç yılın sonunda ateşkes sağlanarak savaşa son nokta konuldu.

Ne var ki bu süre zarfında yaşananlar Bosna halkının üzerinde telafi edilemez izler bıraktı. Savaşın bilançosu çok ağırdı; 200 bin Bosnalı Müslüman öldürüldü, 2 milyon Müslüman yurdundan sürüldü, 50 bine yakın kadına tecavüz edildi ve on binlerce insan da Sırp toplama kamplarında işkence görüp, sakat kaldı. Pek çok insan diri diri parçalanıp mezarlara gömülen, topluca kurşuna dizilen ya da evleriyle birlikte yakılıp katledilen insanların korkunç görüntülerine tanıklık etti.

Srebrenitsa katliamı, uluslararası gözlemciler tarafından II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın gördüğü en vahşi katliam olarak nitelendirilmektedir. Beş gün gibi kısa bir süre içerisinde yaklaşık 8 bin Müslüman erkek Sırplar tarafından öldürülmüştür. Bu katliamı diğerlerinden ayıran en önemli özellik ise, katliamın, Srebrenitsa’nın Birleşmiş Milletler tarafından “güvenli bölge” ilan edildiği bir dönemde gerçekleştirilmiş olmasıdır.

Sırplar Srebrenitsa’yı 6 Temmuz 1995’de kuşatmaya başladılar. Ancak bölge BM tarafından korumaya alınmış ve mülteciler için özel bir alan haline getirilmişti. Savaştan korunmak isteyen yaklaşık 40 bin kişi bu bölgeye sığınmıştı ve bölgenin korumasını BM’in Hollanda birlikleri sağlıyordu. Tanklar ve ağır silahlar eşliğinde ilerleyen Sırp ordusu 11 Temmuz günü Srebrenitsa’yı ele geçirdi. Bu sırada Boşnak halkın uluslararası güçlere yaptığı yardım çağrıları cevapsız kaldı.

Bosna Savaşı, Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan beri şahit olduğu en acımasız savaş oldu,Üstelik bu savaşta en çok zarar görenler savaşla hiçbir ilgisi olmayan masum insanlardı.Sırplar tarafından yürütülen ‘etnik temizlik’ binlerce Bosnalı Müslüman’ın hayatına maloldu.

Bosna’yı işgal eden Sırplar ele geçirdikleri her yerde aynı yöntemleri uyguluyorlardı. Köyler aynı yöntemlerle basılıp yağmalanıyor, insanlar aynı korkunç yöntemlerle katlediliyor, farklı toplama kamplarında aynı işkence teknikleri, aynı tecavüz yöntemleri uygulanıyordu. Yapılan insanlık dışı uygulamalar hakkında fikirleri sorulan Sırp yöneticileri, ‘konuyla ilgili herhangi bir bilgileri olmadığını, bu olayların mahalli çeteler tarafından yapıldığını’ söylüyorlardı. Oysa yaşananlar bu açıklamaları yalanlıyordu. Bosna’da hiçbir şey rastlantısal olarak gelişmiyordu. Yapılan işkence ve zulümler de ‘birkaç kendini bilmezin taşkınlığı değil’, Sırpların sistemli bir yok ediş programıydı. Sivil ya da asker olsun savaşa dahil olan tüm Sırplar, Müslümanlara karşı hangi yöntemleri kullanması gerektiği konusunda eğitilmişlerdi.

Avrupa’nın ortasında, BM ve bütün Dünyanın gözleri önünde Sırplar tarafından yapılan ve günlerce süren bu katliama kimse dur demedi.

Sırplar 1992 ve 1995 yılları arası Bosna savaşı sırasında toplu katliamlar düzenlemiş ve naaşların bulunmaması için derin mezarlar kazmışlardır. Ama sonra Uluslararası Adalet Divanı Sırbistan’ın bir soykırımın yaptığına dair bir delil olmadığına hükmetmiştir. Bu karardan Bosna devleti toplu mezarların bulunması için bir komisyon kurmuştur. Bir yıl sonra bazı bölgelerin jeolojik yapılarının değişmiş ve mavi kelebekler belirli bölgelerde yaygınlaşmış olması komisyonun ilgisini çekmiştir. Mavi kelebeklerin olduğu bölgelerde kazı çalışmaları yapılmış ve Bosna savaşına ait 300 adet toplu mezarlar bulunmuştur.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ÜN dediği gibi;

Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı, “ölmeyeceğiz” diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun  hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir. Bosna savaşında ölenleri saygıyla anıyorum.” (Hicran SÜNGÜ)

 

Yorumlar (Yorum Yapılmamış)

Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Tema Tasarım | Osgaka.com