HABER MERKEZİ
‘Öğretmenin kapısı önünde arabalar beklemez, mızıkalar çalmaz, madalyalar verilmez. O karanlıkların hududunda nöbet bekleyerek, cehalet ve cinnetin siperlerine hücum eder. Vazifesinde sabırlıdır. Uyuşlara hareket, uysallara cesaret verir. Öğrenme aşkını ve ruhundaki hazinelerini öğrencileriyle paylaşır. Öğretmenin mükafatı budur.’
Zortul Medya Grubunda yayın yapan gazetemiz Yeşilyurt’un değerli muhabiri Şefik Kenar’ın öğretmenler günü öncesi yaptığı özel haberini siz okuyucularımızla paylaşmak istedik.
Güzel bir rastlantı ile sıcak kalbini tanıdığım 82 yaşındaki emekli öğretmen İbrahim Yaman’dan öğretmenler günü mektubu var. Sıcak duyguların, öğretmenliğe olan sevginin ve aşkın, özlem kokan anıların yer aldığı mektup Babaeski Gündem Gazetesi farkı ile siz değerli okuyucularımıza ulaşıyor.
Kısaca kendini tanıtan Yaman öğretmen “1956-57 Kepirtepe mezunuyum. 82 yaşındayım. Yılbaşından sonra da 83 yaşında olacağım. Emekli olduk ama yine de önemli günlerimizde de örnek olma konusunda da görevimiz sona ermedi. Gençlerimize iyi bir örnek olup vatandaşlık vazifelerimizi yerine getirmek için halen görevimizin başındayız.
Çanakkale, Edirne, İstanbul’u çalışma yeri olan tercih ettiğini ifade eden Yaman Öğretmen, Çanakkale Ezine Araplar Köyü şimdiki ismi Sarısöğüt’te 4 sene kadar kaldım. Ondan sonra Uzunköprü’ye geçtim. İki defa sürgün anılarım oldu.” sözlerini dile getirdi.
Bir kutlama var sokaklarda, ellerde bayraklar gözlerde mutluluk. Ayakları yorgun ruhunun bıyıkları yeni terlemiş Yaman amca geliyor karşıdan. Sımsıkı sarılmış bayrağına sanki sınıf arkadaşlarıyla kortejde yürür gibi heyecanlı hala.
Emekli öğretmen Yaman amca, küçük bir röportaj yaptıktan sonra tanıştık. Vefasıyla ziyaretimize geldi bir bardak çay içtik beraber.
Yaman öğretmen’den mektup var
“Bu günün amacı, bütün öğretmenleri Ulu Önder Atatürk’ün ilke ve inkılapları etrafında toplamak, öğretmenler arasında sevgi, saygı ve dayanışmayı arttırmak, emekli öğretmenleri saygıyla; ebediyete intikal edenleri rahmetle anmak, aday öğretmenlere de bu mesleğin yüceliğini benimsetmek ve bizleri yetiştiren öğretmenlerimize şükranlarımızı arz etmektir.
‘Öğretmenin kapısı önünde arabalar beklemez, mızıkalar çalmaz, madalyalar verilmez. O karanlıkların hududunda nöbet bekleyerek, cehalet ve cinnetin siperlerine hücum eder. Vazifesinde sabırlıdır. Uyuşlara hareket, uysallara cesaret verir. Öğrenme aşkını ve ruhundaki hazinelerini öğrencileriyle paylaşır. Öğretmenin mükafatı budur.’
Yarınımızın teminatı çocuklarımızı, vatanını seven, Türk milletinin milli ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren fertler olarak yetiştirme görevi biz öğretmenlere verilmiştir. ‘Cumhuriyet, fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek seviyeli muhafızlar ister. Yeni nesli, bu evsaf ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir.’ diyen aziz Atatürk de Türk gençliğini en iyi şekilde yetiştirmek görevini Türk öğretmenlerine vererek öğretmene düşen görevin yüceliğini ve önemini belirtmiştir.
Biz öğretmenler yıllardır zihinlere, yüreklere, davranışlara eğilen, onları bir doğrultuda tutma çabalarıyla emek verenleriz. Atatürk’ün çizdiği uygarlık ve çağdaşlık yolunda onun ilkelerinden güç alarak, tüm gençlik heyecanımı, enerjimizi harcarız. Öğretmenlerimizin başarısını gördükçe, öğretmenlik mesleği gözümüzde yükselir ve öğretmenlik mesleği gözümüzde kutsallaşır.
1956-1957 öğretim yılı sonunda 7 Temmuz 1957 mezuniyet gününde Okul Müdürümüz Selami Şaşmaz, biz öğrencilere şöyle sesleniyordu; ‘Tanrım, ne boğucu bir his. Tabiatın aynasından ruhuma akseden ılık bir aklık dudaktan kalbe akan bir zehir gibi asabımı sarsıyor. Ve ben bu anda suyumu bulutlardan içen kırlangıçlara benziyorum. Bu uzun hayat yolunda çok yoruldunuz, pek çok defa çektiğiniz anlar olacak, dinlenmek, kendinizi dinlemek ihtiyacını duyduğunuz zaman döşeğiniz vatan toprağı yastığınız milliyet ve yorganınız ilim olmalıdır.’ diyordu.
Yorulan arkadaşlarımız vatan toprağı döşeklerine girdiler. Ebedi uykularına daldılar; onları bir daha minnet ve şükranla yad ediyoruz.
Ruhları şad olsun.
Tüm öğretmenlerin 24 Kasım öğretmenler günü kutlu olsun.
Emekli öğretmen İbrahim Yaman”
Yaman öğretmenin anılarından Aşık Veysel
Aşık Veysel Şatıroğlu ile ilgili anılarının da olduğunu ifade eden Yaman öğretmen “Aşık Veysel bir gece Kepirtepe’de kaldı. Vasıtalar olmadığı için kalmayı tercih etmişti. Müzik derslerine de gelmiş bizden önceki dönemde. İyi bir gece geçirdik o gece. İran’a gidiyorlar yanında bir arkadaşı varmış. Sabah uyandığında kapı kilitli cüzdan boş para yok. Hatta onu geldiğinde şarkı olarak da söylemişti.” sözlerini dile getirdi. Parasının çalınmasının ardından yaşadığı durumu “Parça parça olsun paramı çalan, Kimi gerçek derdi kimisi yalan, Dünyada görmedim böyle plan, Kapı kitli cüzdan cepte para yok.
Bilsem gelmez idim ben bu Tarsus’a, Şu gamlı gönlümü koymazdım yasa, Haber saldım inzibata polise, Kapı kitli cüzdan cepte para yok.
Olan oldu Veysel boşuna yanma, Sana kim dedi ki uyu uyanma, Sılaya gitmeyi severim amma, Kapı kitli cüzdan cepte para yok.” sözleri ile anlatan Aşı k Veysel’i de yad ediyor Yaman öğretmen.
Veysel “Kapı kitli cüzdan cepte para yok” eserini anlatıyor
Yaman öğretmenin kısaca anlattığı hatıranın nasıl olduğunu bir de Veysel’den paylaşalım istedik. Veysel yaşanan olayı “Tarsus’a vardığımızda, sabah veyahut öğlen konser verdik. Konseri verdikten sonra hana gitti. Hotel gibi bir yer. Oraya vardığımızda, iki yataklık yer istedik. Arkadaşım Veysal da ben biraz kahvehaneye doğru gideceğim dedi. Ben de yorumdum yatçam dedim. Hancının yankesici anlayışı mıdır nasıldır. Bir anahtar uydurup Veysal’ın cebinden parayı çalıyorlar. Parayı çalınca Veysal bir yoklanıyor para yok. Arkadaşımdan şüphem yok diyor. Bu nasıl oluyor kapı da kitli.” sözleri ile anlatıyor.
Ünlü Halk Ozanı Trakya’da eğitim verdi
Yaman öğretmenin paylaştığı anı ile birlikte Gündem Gazetesi okurlarına, Ünlü Halk Ozanı Aşık Veysel ile ilgili bir küçük anıya daha yer verilmeyi görev bildik. 1943-1946 yılları arası Kepirtepe Köy Enstitüsü’ne Veysel’in öğretmen olarak geldi. Kepirtepe Anadolu Öğretmen Lisesi Müdür Baş Yardımcısı Mehmet Demircan’ın Hürfikir Gazetesi’ne verdiği bir röportajda Veysel ile iglili bu çarpıcı ve pek de bilinmeyen bilgiye yer veriyor.
“1943-1946 yılları arası Kepirtepe Köy Enstitüsü’ne Veysel’in öğretmen olarak geldiğini belirten Demircan, ‘Ünlü Halk ozanımız Aşık Veysel’in 1940 yılında Kepirtepe Köy Enstitüsü olarak kurulan ve bugün ise Kepirtepe Anadolu Öğretmen Lisesi olarak hizmet veren okulumuzda eğitim vermesi bizler için guru vericidir. Büyük ozanımız Trakya’da müziğin gelişmesine de katkı vermiştir.’ diye konuştu.
Ünlü Halk Ozan’ının Trakya ile yolunun kesiştiği yıllardan sonrasında ise Yaman öğretmen gerçekleştirilen bir ziyaretin anısını samimiyeti ile paylaşıyor.